-
1 ters taraf
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > ters taraf
-
2 ters taraf
n. reverse, back, reverse side, rear -
3 ters taraf
reverse -
4 ters
I selinin \tersiyle bana vurdu er schlug mich mit der Außenseite der Handbir şeyin \tersini ispatlamak das Gegenteil von etw beweisentam \tersi genau das Gegenteil, genau umgekehrt3) (\ters taraf) Kehrseite fmadalyanın [o madalyonun] \tersi die Kehrseite der Medaille4) Kehrwert mbir açının kosinüsünün \tersi der Kehrwert des Kosinus eines WinkelsII adj1) ( yön) verkehrt, entgegengesetzt, umgekehrt\ters yönde in entgegengesetzter [o umgekehrter] Richtung2) ( sol) linke(r, s)\ters [o sol] tarafından kalkmak mit dem linken Bein zuerst aufstehenkumaşın \ters yüzü die linke Seite eines Stoffes3) (\ters kanca) Wider-1) \ters gitmek ( fam) schiefgehenbirine \ters bakmak ( fam) jdn schief ansehen2) birbirine \ters düşmek sich widersprechen -
5 taraf
İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > taraf
-
6 обратная сторона
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > обратная сторона
-
7 reverse side
ters taraf -
8 reverse side
ters taraf -
9 reverse
ters, arka, aksi; tersine dönmüs; karsit, zit, ters taraf, ters yüz, ters; aksi, zit, zitti, tersi, karsiti; aksilik, terslik; basarisizlik, yenilgi; geri vites, ters çevirmek, tersyüz etmek; geri gitmek, gerigötürmek; yerlerini degistirmek; aksi yönde de -
10 reverse
adj. ters, zıt, karşıt, aksi, geri————————n. tersi, ters, terslik, aksilik, başarısızlık, ters taraf, arka taraf, öbür yüzü, geri vites, geri tepme, yenilgi————————v. tersine çevirmek, tersini çevirmek, tersyüz etmek, döndürmek, bozmak, iptal etmek, geriye doğru döndürmek, ters yönde dönmek, geri çevirmek* * *1. ters 2. tersine çevir (v.) 3. ters (adj.)* * *[rə'və:s] 1. verb1) (to move backwards or in the opposite direction to normal: He reversed (the car) into the garage; He reversed the film through the projector.) geri geri sürmek/gitmek2) (to put into the opposite position, state, order etc: This jacket can be reversed (= worn inside out).) ters yüz etmek3) (to change (a decision, policy etc) to the exact opposite: The man was found guilty, but the judges in the appeal court reversed the decision.) tersine çevirmek2. noun1) (( also adjective) (the) opposite: `Are you hungry?' `Quite the reverse - I've eaten far too much!'; I take the reverse point of view.) tersi, aksi2) (a defeat; a piece of bad luck.) yenilgi; kötü bir talih3) ((a mechanism eg one of the gears of a car etc which makes something move in) a backwards direction or a direction opposite to normal: He put the car into reverse; ( also adjective) a reverse gear.) geri vites4) (( also adjective) (of) the back of a coin, medal etc: the reverse (side) of a coin.) (paranın) yazı tarafı•- reversal- reversed
- reversible
- reverse the charges -
11 обратный
врзобра́тный рейс — avdet seferi
на обра́тном пути́ — dönerken, dönüşte
в обра́тном направле́нии — ters yönde
обра́тная сторона́ — ters (taraf); arka
обра́тная сторона́ ладо́ни — elin tersi
обра́тная пропорциона́льность — мат. ters orantı
обра́тный смысл — ters / karşıt anlam
вы́звать обра́тную реа́кцию — ters tepki yaratmak
утвержда́ть обра́тное — aksini / tersini iddia etmek
••обра́тный а́дрес — gönderenin adresi
обра́тный биле́т — gidiş dönüş bileti
обра́тная си́ла зако́на — yasanın önceye geçerliği
-
12 back
adj. arka, geri, arkadaki, uzak; ödenmemiş, ödemesi gecikmiş; eski tarihli; geriye doğru giden————————adv. geri, geriye, arkaya, geride, geçmişte, geçmişe, önce————————n. sırt, belkemiği; arka, geri; arkalık, elin tersi, kitap sırtı, ters taraf; defans oyuncusu, bek; tekne (boya vb.)————————v. kaplamak (kitap), astarlamak, kayırmak, sırtına binmek, arka çıkmak, destek olmak, geriye doğru sürmek, geri geri gitmek, takviye etmek, ciro etmek, üzerine bahse girmek* * *1. geriye (adv.) 2. geri (adj.)* * *[bæk] 1. noun1) (in man, the part of the body from the neck to the bottom of the spine: She lay on her back.) sırt, arka2) (in animals, the upper part of the body: She put the saddle on the horse's back.) sırt, arka3) (that part of anything opposite to or furthest from the front: the back of the house; She sat at the back of the hall.) arka, arka taraf4) (in football, hockey etc a player who plays behind the forwards.) bek2. adjective(of or at the back: the back door.) arka, arkada, arkadaki3. adverb1) (to, or at, the place or person from which a person or thing came: I went back to the shop; He gave the car back to its owner.) geri, geriye2) (away (from something); not near (something): Move back! Let the ambulance get to the injured man; Keep back from me or I'll hit you!) uzakta, geride, arkada3) (towards the back (of something): Sit back in your chair.) gerisine, arkasına4) (in return; in response to: When the teacher is scolding you, don't answer back.) karşılık olarak, cevap olarak5) (to, or in, the past: Think back to your childhood.) geçmişe, önce, geriye4. verb1) (to (cause to) move backwards: He backed (his car) out of the garage.) geri geri gitmek, gerilemek2) (to help or support: Will you back me against the others?) desteklemek, arkalamak, arka çıkmak3) (to bet or gamble on: I backed your horse to win.) bahse girmek•- backer- backbite
- backbiting
- backbone
- backbreaking
- backdate
- backfire
- background
- backhand 5. adverb(using backhand: She played the stroke backhand; She writes backhand.) ters vuruşla yapılan, sola yatık olarak- backlog- back-number
- backpack
- backpacking: go backpacking
- backpacker
- backside
- backslash
- backstroke
- backup
- backwash
- backwater
- backyard
- back down
- back of
- back on to
- back out
- back up
- have one's back to the wall
- put someone's back up
- take a back seat -
13 обратный
1) (находящийся с другой стороны) ters, arqaобратная сторона - ters taraf2) (противоположный) akis, qarşı, zıt, tersоказать обратное действие - qarşı (akis) tesir etmek3) (в процессе возвращения) qaytqan, qaytacaqна обратном пути - qaytacaqtaобратный адрес - öz adresi -
14 rear
adj. arka, geri, arkadaki, art————————n. arka, geri, arka taraf, ters taraf, geri plân, kıç, popo, tuvalet————————v. yetiştirmek, büyütmek, kaldırmak, yukarı kaldırmak, dikmek, inşa etmek, şahlanmak, yükseltmek* * *1. büyüt (v.) 2. arka (n.)* * *I 1. [riə] noun1) (the back part of something: There is a second bathroom at the rear of the house; The enemy attacked the army in the rear.) geri, arka, art2) (the buttocks, bottom: The horse kicked him in his rear.) popo, kıç2. adjective(positioned behind: the rear wheels of the car.) arka, arkada olan- rearguard II [riə] verb1) (to feed and care for (a family, animals etc while they grow up): She has reared six children; He rears cattle.) yetiştirmek, büyütmek2) ((especially of a horse) to rise up on the hind legs: The horse reared in fright as the car passed.) şahlanmak, şaha kalkmak3) (to raise (the head etc): The snake reared its head.) kaldırmak•- rear up -
15 Kehrseite
1) ( Rückseite) ters (taraf);die \Kehrseite der Medaille madalyanın [o madalyonun] tersi [o ters tarafı]2) ( Rücken) arka3) ( Nebenerscheinung) gölge olay -
16 Rückseite
( eines Gebäudes) arka yüz; ( eines Blattes) arka sayfa; ( einer Münze) ters taraf; ( eines Stoffes) ters yüz;siehe \Rückseite arka sayfaya bak -
17 Kehrseite
Kehrseite f ters taraf, -in arka yüzü;die Kehrseite der Medaille fig madalyonun öteki yüzü -
18 Kehrseite
f.ters taraf -
19 Kehrseiten
pl.ters taraf -
20 сторона
ж1) врз yan, taraf; yönбокова́я сторона́ — yan taraf
противополо́жная сторона́ — karşı taraf
э́та сторона́ горы́ — dağın bu yüzü
по ту сто́рону горы́ (за горой) — dağın ardında
на той стороне́ о́зера — gülün öte yanında
по э́ту сто́рону доро́ги — yolun berisinde
вы́строиться по о́бе сто́роны доро́ги — yolun iki geçesine sıralanmak
по о́бе сто́роны́ доро́ги — yolun her iki yanında
со всех сторо́н земли́ / све́та — dünyanın dört bir yanından
го́род со всех сторо́н окружён леса́ми — şehrin etrafı çepeçevre orman
по о́бе сто́роны Атла́нтики — Atlantik'in iki yakasında
мы пойдём стороно́й (в обход) — dolaşık yoldan gideceğiz
он пошёл в сто́рону ле́са — ormandan yana gitti, orman yönüne doğru gitti
они́ разошли́сь в ра́зные сто́роны — her biri bir yana gitti
ту́чи прошли́ стороно́й — bulutlar öteden geçti
мы перешли́ на другу́ю сто́рону (у́лицы) — karşıdan karşıya geçtik
доро́га прохо́дит в стороне́ от го́рода — yol şehrin açığından geçer
отойди́ в сто́рону, не меша́й! — mani olma, kenara çekil!
э́тот магази́н в стороне́ от нас — bu mağaza bize sapa düşüyor
ве́тер дул с восто́чной стороны́ — rüzgar doğu yönünden esiyordu
ста́нция запу́щена в сто́рону Вене́ры — istasyon Venüs doğrultusunda fırlatıldı
он поверну́лся в на́шу сто́рону — bizden yana döndü
его́ кача́ло из стороны́ в сто́рону — yalpalaya yalpalaya yürüyordu
смотре́ть по сторона́м — sağa sola bakmak
со всех сторо́н на сце́ну сы́пались цветы́ — sağdan soldan sahneye çiçekler yağıyordu
сверну́ть в сто́рону — sapmak
отвести́ кого-л. в сто́рону (для разговора) — kenara çekmek
2) разг. (местность, страна) diyar; memleketда́льняя сторона́ — uzak bir diyar
тоска́ по родно́й стороне́ — memleket hasreti
на чужо́й стороне́ — gurbette, yad ellerde
3) (поверхность, бок предмета) yüz; tarafлицева́я / пра́вая сторона́ мате́рии — kumaşın yüzü
обра́тная сторона́ моне́ты — paranın ters tarafı
с обе́их сторо́н магнитофо́нной ле́нты / плёнки — teyp bandının her iki yüzünde
пиши́те то́лько с одно́й стороны́ (бума́ги) — kağıdın sadece bir / tek yüzüne yazın
поста́вь и другу́ю сто́рону (пластинки) — öbür yüzünü de çal
с одно́й стороны́, он прав, но... — bir bakıma haklıdır, ama...
обсуди́ть вопро́с со всех сторо́н — sorunu her bakımdan / yönden ele almak
с како́й (бы) стороны́ ни посмотре́ть — hangi bakım açısından bakılırsa bakılsın
5) (аспект, признак) yan, taraf, cepheфина́нсовая сторона́ де́ла — işin parasal / mali yanı
сла́бая сторона́ докла́да — raporun zayıf yanı
6) мат. kenarсторона́ треуго́льника — üçgenin kenarı
сто́роны угла́ — açının kenarları
7) (в переговорах, споре, на суде) tarafпроти́вная сторона́ — юр. hasım taraf
сто́роны в спо́ре — anlaşmazlığa taraf olanlar
зако́н на ва́шей стороне́ — kanun sizden yanadır
ты на чьей стороне́? — sen kimden yanasın?
стать на сто́рону кого-л. — birinden yana çıkmak
потерпе́вшая сторона́ — юр. mağdur taraf
••ро́дственник со стороны́ отца́ — baba tarafından akraba
мы, со свое́й стороны́, подде́ржим вас — biz kendi payımıza sizi destekleyeceğiz
с одно́й стороны́..., с друго́й стороны́... — bir yandan..., öte yandan...
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük